18 Şubat 2015 Çarşamba

BİR MAÇ GÜNLÜĞÜ (DENİZ ÖZDEN)


Geçtiğimiz günlerde Kısakes Uluslararası Film Festivalinden Jüri Özel Ödülü ile Sinematürk seyirci ödülünü evine götüren yapıt 'Bir Maç Günlüğü', toplumsal oturmamışlık ve duyarsızlık konusunu traji-komik bir çerçevede alan geçen senenin adından söz ettiren kısa filmlerindendi.
Gerçekçi sinemanın gölgesinde yapılan 'Bir Maç Günlüğü', maç izleyen ve skora odaklanan bir grup insanın kahvehanede dışarda olup bitenlerden bihaber, maçın coşkun heyecanına kendilerini kaptırmasını hikaye eder.

Ardında dışarda neden ve nasıl olduğunu bilmediğimiz ancak Türkiye'nin bir gerçeği olan eylem hareketi ve içerisinde yer alan halkın gaz bulutuyla püskürtülmesi sessiz bir tiyatro gibi oynanır. İki taraflı bir ironik dışavurumun yaşandığı yapıt, oldukça kısa süresine rağmen uzun ve hatta hep uzun kalacak bir acının kabuğunu kaldırıp hafiften de olsa kanatıyor.

Filmin yönetmen ve senaristi Deniz Özden ile 'Bir Maç Günlüğü' ve genel sinema çizgisi ile ilgili kısa ve samimi bir söyleşi gerçekleştirdik.

SORU: Deniz Özden sinemasını kişisel olarak tarif edebilir misiniz?


Bu soru beni utandırdı çünkü henüz yolun çok başında biriyim.Beni gerçekci sinema çok etkiler. İlk filmimde (Müezzin) bireyin tepkisini anlatan bir film yaptım. İkinci filmim de toplumun tepkisini anlatan bir filmim oldu. Üçüncü kısa filmim de ise bir ailenin tepkisini anlatan bir film olacak. Bunlara bakarak değerlendirirsek tepkiler üzerine ya da durumlar üzerine kurulu bir sinema yapmaya çalışıyorum ama böyle demek ne kadar doğru emin değilim. 

SORU:Deniz Özden’i sinemaya götüren yolculuktan bahseder misiniz ?

Krzysztof Kieslowski'nin Mavi filmi ilk izlediğimde beni çok etkilemiştir.Bir gün Kenan Kılıç  hocam film okuması yapmıştı Mavi filmi hakkında. Bir filmin altında bu kadar çok anlam olabileceği beni daha çok etkilemişti, sonrasında ben de amatör olarak kısa filmler çektim.İlk kısa filmimi Almanya'da Avrupa Gençlik değişim projesi olan ''Get your own picture'' adı altında Levent Arslan'ın desteğiyle gerçekleştirdim.Levent Arslan'ın bana şans vermesi beni Almanya'ya davet etmesi beni çok cesaretlendirdi.Bugün film yapma arzum varsa bu iki güzel insan sayesinde var.

SORU: Bir Maç Günlüğü adlı yapıtınızdan bahsedecek olursak, konu olarak ilk size ateşleyen nokta ne oldu? Yani senaryosal sürece girmeden evvel çıkış noktası nasıl oluştu biraz bahseder misiniz?


Gezi eylemleri sırasında tüm ülke çalkalanıyordu, herkes gibi süreçleri takip ediyorduk basından, televizyondan. Yapılan her haber beni çok şaşırtıyordu.Basın orada olan gerçekleri saklıyordu buna şahit oluyorduk.  Taksim'de yaşanılanlardan haberi olmayan ya da görmek istemeyen insanlar da vardı.Bazıları dünya yansa umurunda değildi. Ali İsmail Korkmaz'ın sokakta dövülerek öldürülmesi, ufacık bir çocuğun ölümü arkasından alçakca şeyler söylenmesi. Yaşanılan travmatik  olaylara karşı insanların duyarsız tavırları bu filmin senaryo oluşumunda büyük rol oynadı.

SORU: Bir Maç Günlüğü bir anlamda gezi olaylarına da sanki şöyle bir dokunup geçiyor. Toplumsal boyutta ülkemiz oldukça yıpratıcı olaylar yaşadı. Yönetmen olarak bu konudaki düşünceleriniz nedir?

Siyasetcilerin, polisin gezi sürecindeki tavrı travma etkisi yarattığına inanıyorum.Bu durum birçok sanatçıyı etkiledi. İnanıyorum ki duyarlı sanatçılar yaşananları sanatlarında yansıtmaya devam edecektir. 

SORU : Bir Maç Günlüğü, yapısal anlamda hangi dinamiklere sahiptir?

Bana göre Bir Maç Günlüğü yapısal anlamda garip ve komik bir şekilde başlayan ve ironik şekilde biten kendi içinde ufak tefek dinamikleri olan bir kısa film. 

SORU : Karakter olarak değil ama aksine tema olarak yükseğe çıkan bir film. Filmde hiç belirli bir karakter yaratma konusu gündeme geldi mi?

Yapım sürecinde düşünmedim böyle bir şey. Ama filmi bitirdikten sonra başrol oyuncumuz üzerine başka filmler düşünmeye başladım.

SORU : Çekimler ne kadar sürdü? Nasıl bir teknik süreç geçirdiniz ?

Sanırım 6 saat civarında bir çekim oldu. Ekip ekipman konusunda birçok insan destek verdiği için güzel geçti.

SORU : Sinemasal yolculuğunda Deniz Özden neler yapacak? İlerideki çalışmalarınız hakkında biraz bahseder misiniz?

Benim kişisel olarak rahatsız olduğum konular var, onların üzerinde çalışıyorum yakın zamanda bir belgesel filmi geliyor.Bir de destek aradığım kısa film projem var o da eğlenceli güzel bir film olacak.

SORU : Ülkemizde geçen yıl bildiniz üzere sinemamızın 100.yılını kutladık. Türk sinemasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizce uluslararası arenada gerçekten hak ettiğimiz yerde miyiz?

Türk sinemasını seviyorum güzel filmlerimiz var. Uluslararası film festivallerinden de gayet güzel sonuçlar kazanıyor filmler.Avrupa festivalleri Türk filmlerine değer veriyor.

SORU : Türkiye'de kısa film ile ilgilenenlerin sayısı oldukça fazla. Ancak kısa filme ulusal anlamda yeterli bir yatırım ve desteklenme olmuyor. Siz bu konuda neler söylemek istersiniz?

Sinema en pahalı sanatlardan bir tanesidir.Türkiye'de kısa filme destek neredeyse yok. Destek veren kurumlarda sansür uyguluyor.Hal böyle olunca ortaya çok avam filmler çıkıyor. Türk sinemasının en büyük problemi sansürdür. Türkiye'de sanata sanatçıya destek veren kişilere buradan seslenelim. Bağımsız film yapanların bu alanda ciddi yardıma ihtiyaçları var! 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder