Filmi izlerken insan ah o eski bayramlar gibi şimdilerde klişe ama alt
metninde irdeleyici anlamlar yüklü cümleyi kullanmadan edemiyor maalesef.
Serpil Altın Urkan’ın bizzat kendi kaleme aldığı bu hikâyede de Umut’un bayram
harçlığı aldığı kısa bayram yolculuğu esnasında bu nostaljiyi yaşıyoruz.
Çocuklar için çok önemli bir yeri olan bayramlar ve onların küçük
mutluluklarına sebep olan paralar birleşince geleneksel Türk aile yapısının
samimi cereyan ettiği ananelerine ilmek atmış Urkan.
Umut, adındaki sihirli manada da gizli olan o umudu bayram harçlıklarıyla
pekiştiriyor. Her bir kapı çalındığında Urkan’ın metaforik yansımasından ayrı
bir mutluluk kulvarı karşımıza çıkıyor ve bu Umut’u daha da umutlandırıyor.
Hayallerin günümüzde de parayla eşdeğerde olduğu materyal bir krallığın
boyunduruğunda yaşıyoruz olmamız bile bayram günleri çocukları sevindirmenin
aynı materyalle farklı bir dille metaforlanması ne kadar güzel ve alegorik bir
yansıma olmuş aslında.
Paranın miktarı ne kadar fazlalaşırsa hayalin kalitesi de o kadar artıyor
nispeten.
Hani eski bir deyiş vardır parayla saadet olmaz diye ne kadar da doğrudur
aslında anlamında zira filmin içinde de bu rasyonellik kendini belli ediyor.
Kapıcının aniden gelip birikmiş aidat ücretini istemesiyle ailenin çaresizce
kullanmak zorunda olduğu Umut’un bayram harçlıkları bir anda uçup gidiyor ve
geride Umut’un umutsuzluklarını bırakıyor.
Ancak çocuk dünyası işte maalesef bu umutsuzluk yerini bir anda mutluluğa
bırakabiliyor. Sadece onun dünyasına renkli küçük bir başka mutluluk sokabilmek
şartıyla..
Aslında ne kadar küçük şeylerden mutlu olunabileceği gerçeğini yönetmenimiz
sayın Urkan burada renkli bir atmosferde
tıpkı kendini iyi hisset tarzı bir vitamin takviyesi halinde irdelemiş.
Mutluluğun belki de tek resmi o rengi bulabileceğimiz bir fırsat tanımak
kendimize.
Profesyonel anlamda ilk kısa filmini kotarmış Serpil Altın Urkan ile samimi
bir sohbet gerçekleştirdik. İşte sohbetin ana hatları ve detayları;
Serpil Altın Urkan kimdir? Sinema hayatına başlangıç serüveninden
bahseder misiniz?
1979’da Eskişehir’de doğdum. 2002’de Anadolu Üniversitesi İletişim
Bilimleri Fakültesi, Sinema TV Bölümü’nü birincilikle bitirdim Mezuniyetimden
sonra sinema, dizi, TV ve reklam
sektöründe yönetmen yardımcılığı ve prodüktörlük yaptım. 2012’de istifa ederek
bireysel projeler yapmaya karar verdim. Halen yapımcı ve yönetmen olarak sinema ve reklam projelerini yürütmeye
devam ediyorum.
Sinema hayatıma başlangıç serüvenim 8 yaşlarında evdeki oyuncak
bebeklerimi film kahramanları gibi konuşturduğumda başladı. İlk seyircilerim de
ailem ve komşularımızdı. Herkes yaptığım kurgularda hikayenin sonunu görebilmek
için bir demlik çay içmeden evimizden gitmezdi. Babam sonunda bana bir kamera
aldı ve ben 13 yaşındayken sıralı kurguyla filmler çekiyordum.
Bayram Harçlığı sizin ilk çalışmanız mıdır? Varsa diğer
çalışmalarınız ile ilgili bilgi verebilir misiniz?
« Bayram Harçlığı » benim profesyonel olanaklar ile çektiğim ilk kısa
filmim. Daha önce okul projesi ve alıştırma olarak çektiğim kısa filmlerim ve
belgesellerim var. Bunlardan bazıları
Benim Sinemalarım, Bozuk Kanal, Ben Giderim Adım Kalır, Geleceğe Yolculuk,
Soygun ve Asansör’dür.
Bayram Harçlığı’nın çıkış noktası ve gelişme devresi hakkında
konuşalım. Nasıl oldu ? Hareket noktasından itibaren projenin süreci hakkında
neler söylemek istersiniz ?
« Bayram Harçlığı » Slovakya’da 6 ay
kaldığım dönemde başka kültürlerden insanların ülkemizi ve detayları merak
etmesiyle ortaya çıkmış bir proje oldu. Kültürümüzü yansıtacak bir öyküyü bir
çocuk kahraman üzerinden aktarmak istedim
ve hepimizin çocukluğunda bir kez
olsun mutlaka yaşamış olduğu bayram harçlığı hikayesini anlatmak istedim. Yeniden sinema alanında birşeyler yapabilmek
için iyi bir başlangıç filmi olacağını düşündüm ayrıca bir çocuk oyuncuyla
çalışabilmenin zorluklarını da pratik etme imkanı yaratacağı için kişisel deneyimlerim adına da kazanç
sağlayacaktı. Oluşturduğum projeyi öneri
aşamasında başka insanlara kabul etme
şansım olup olmadığı görmek ve parasal fon yaratabilme adına Kültür
Bakanlığı’nın yılda bir kez kabul ettiği « Kısa Film Yapım Desteği’ne »
başvurdum ve senaryom pekçok proje arasından ilk 30’a girerek 12.500 TL ‘yi
(2013’ün en yüksek desteğini) almaya hak kazandı. Bu da işi daha iyi yapabilmek
için beni motive etti.
Bayram Harçlığı şimdiye dek pek çok ulusal ve uluslararası festival
bünyesince de gösterim hakkı kazandı. Bu süreçte yaşadığınız veya eklemek
istediğiniz neler olabilir?
« Bayram Harçlığı » konusu
itibariyle özellikle yurtdışı festivallerde gösterilmesini hayal ettiğim bir
projeydi. Başka bir amacım da olabildiğince çok seyirciye ulaşabilmekti. Çocuk
Hakları Film Festivali’nde ortalama 5000 çocuk izleyiciye ulaşmış olması ve
toplamda 11 festivalde 10000’e yakın kişiyle buluşmuş olması benim bu proje
için hedeflediğim değerlere ulaşmamı sağladı.
Serpil Altın Urkan sinemasının dinamiklerinden bahseder misiniz ?
Mesela nelerden etkilenir? Nasıl bir dili vardır? Hangi ekolün alt katmanıdır?
İşte bu Serpil hanımın filmidir diyebileceğimiz salt ve kült etmenleriniz var
mıdır? Varsa nelerdir?
Benim sinema bakışımda hikayelerimin içinde « Mutluluk » kavramına mutlaka
atıfta bulunulmasına özen gösteriyorum. Hepimizin hayatımız içinde cevap
veremediği soruları vardır. Bu sebeple ben de kendi dünyamda görsel bir dille «
Mutluluk » sorusuna cevap bulmaya çalışıyorum.
Başka bir odak noktam da kapılar. Kapılar ve sürpriz insanlar.
Kapalıyken ardında ne olduğunu bilmediğimiz ama gidişatımızı değiştirecek
kapılar. Kapıyı metafor olarak kullanmak beni huzurlu kılıyor. Kapalı mekânlar
da sıkışıklık duygusunu yansıttığı için yine ilgimi çeken bir başka etmen.
Yalnızlık halimize bir dönüş. Sıkışıklığımızın insanlık adına bir yansıması.
Sinemadaki pek çok akımın örneklerini izliyor, takip ediyor ve analiz
etmeye çalışıyorum. Tekil olarak odaklanıp bundan çok etkileniyorum ve ben bu
yolda yürüyeceğim dediğim herhangi bir ekol ya da akım yok. Benim birincil
önceliğim her filmimde bir öncekinden bana göre daha iyi, bir sonrakinden daha
alt seviyelerde film üretmek ve çıtayı hep yukarı doğru taşımak. Çünkü bana
göre ilk filminizde 200 tane ödül toplarsanız herkes 2. filminizi merakla
bekleyecek ve siz en iyisini yapma adına çabalayacak başarısız olursanız
sanatçı krizine gireceksiniz. Bu sebeple alttan yukarı kendini taşıyabilmenin
her anlamda sanatçıyı özgür kıldığına inanıyorum. Sinema üretiminde özgürlük
yanında özgünlüğü getirir düşüncesindeyim.
Bayram Harçlığı kaç günde tamamlandı? Bu süreçte filmin oyuncu
seçiminden kurgu boyutuna kadar olan heyecanlı çekim aşamasından biraz bahseder
misiniz?
« Bayram Harçlığı » hazırlık süreci de dahil 3 ay kadar bir sürede tamamlandı. Özellikle baş
kahramanım 7 yaşında bir erkek çocuk olduğu için çocuk oyuncu konusunda seçici davranmak
istedim, bu sebeple de ön araştırmam sırasında bulduğum çocuklarla audition
yaptım. Diğer kalabalık oyuncu kadrom için de dostlarımın tavsiyeleriyle
ilerledim. Rüzgar Casting’in sevgili yönetici Ezgi Adoeye bu konuda bana çok
destek oldu. Ekibimiz küçüktü ama herkes birbiriyle çok iyi anlaşıyordu. Güzel,
keyifli bir çekim yaşadık.
En çok sevdiğiniz ve unutamadığınız keza sinema dilinizin ortaya
çıkmasında az yada çok etkisi olduğunu düşündüğünüz yapıtlar nelerdir?
Benim olmazsa olmazım Jean Pierre Jeunet’in AMELIE filmidir. Filmin özgün
senaryosu ve yaratılan karakterin başarısı, renkleri, müziği, kurgusu, ses
tasarımı, sanat yönetimi, görüntü dili, dinamiği beni oldukça etkilemiştir. Hayata dair söylemek istediği mesaj da
oldukça basit ama çok iyi anlatılmıştır. Aslında mutlu olabilmek için binlerce
sebep varken biz neden hep mutsuzluğu seçeriz ki ?
Kısa film mi uzun fim mi ? Neden?
Bence her ikisi de. Ben hikayelerin sinemada kendi sürelerinde anlatım dili
olduğuna inanıyorum. Bazı öyküleri kısa anlattığınızda tadı farklıdır,
bazılarını da uzun. Bu sebeple aslında
kısa film mi çekeceksiniz, uzun mu hikayeniz karar veriyor. Ben uzun metraj
tabi ki çekmek istiyorum ama kısa film projelerim de paralelinde olsun hayal
ederek.
Türkiye’de yapılan kısa filmciliğin ve sektörün durumunu ve
gidişatını yeni bir yönetmen olarak ve işin içinde biri olarak nasıl
değerlendiriyorsunuz ?
Türkiye’de kısa filmcilik her işte olduğu gibi hem iyi hem de kötü
yapılıyor. Örneğin « festival filmi » üretelim düşüncesinde arkadaşlara
rastlıyorum. Festivallerde ödül alarak sesini duyurmak, gidecekleri yolu
kısaltmak derdinde olduklarını görüyorum. Aslında yönetmen için bana göre her
şeyden önemlisi BİR FİLM YAPMAK! İçine sinen, hayatta gördüğün değerleri
yansıtan, özgün, iyi niyetli bir bakışla en başta FİLM YAPMAK derdinde olunmalı
diye düşünüyorum. « Festival filmi » üretmek isteyen arkadaşlar maalesef
festivallerde popüler konular olarak değerlendirilen bazı konuları önemseyerek
ön plana çıkmak istiyorlar. Özellikle etnik gruplarla ilgili yapılan filmlerin
Avrupa Kısa Film Festivallerinde de revaçta olması, bu alanda tek düze filmler
üretilmesine sebep oluyor düşüncesindeyim. Kısa filmlerde komedi türüne
rastlanmıyor olması da belki bu sebepten.
Bir de kısa filmcilerin festival sorunu var. Belli başlı büyük kısa film
festivalleri dışında filmin yaratıcısını neredeyse « kendi paranı ödeyerek
gelirsen festivalimize katıl » diyen festival organizasyonları var. Elemeyi
gerçekleştiren Ön jüri pek çok festivalde önceden deklare edilmiyor.
Yeni projelerinizden bahseder misiniz ?
« Sokaktan Korkan Filmler « diye yarattığım bir konsept projem var. Aslında
bir üçleme. Kadınlar üzerinden mutluluk kavramını tartıştığım evden çıkamayan 3
kadının hikayesi. Birbirinden bağımsız ama
tek mekan olgusuyla birleşen kadınların hikayesi. Devamında da
senaryosunu bitirmek üzere olduğum bir uzun metraj projem var : « PARÇA » Bu
projemde aynı konsept üzerinden ilerliyor. Kendimi sadece senarist ve
yönetmenlikte değil aynı zamanda yapımcılık konusunda da geliştirmeye
çalışıyorum. İyi bir yönetmenin yapım konusunda deneyimi olmasının üreteceği
projeye çok katkısı olacağını düşünüyorum. Bu sebeple Korhan Uğur’un
gerçekleştireceği 3. uzun metraj filminin yapımcılığını da üstleniyorum.
Sayın Urkan'a yeni projelerinde başarılar ve A Cup Cinema adına böyle güzel bir röportajı gerçekleştirdiğimiz için teşekkür ederim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder