3 Aralık 2014 Çarşamba

2014 KESİNLİKLE İZLENMESİ GEREKEN YAPITLAR





2014'ün bu son ayına girdiğimiz şu günlerde, yılın en kaliteli yapıtlarını derleyip sizler için bir liste oluşturdum. Özellikle Avrupa Sineması ve bağımsız yapıtların ön planda olduğu bir yıl olan 2014, bilindiği gibi Türk Sinemasının da yılı oldu. 100. yılını zikrettiğimiz Türk Sineması da bu yıl nadide örneklerini verdi.

BOYHOOD (Richard Linklater)

Belki de bu yılın en çok konuşulan filmlerinden birincisi diyebilirim. Çünkü özellikle filme verilen koskoca bir 12 yıl var. Yani bu ne demek, Linklater bu filmde özel bir yapı oturtmuş o da 12 yıl boyunca bir çocuğun ergenlik çağını her yıl boyunca aynı kadroyu bir araya getirip filmi farklı bir senteze oturtmuş. Gerçekçi anlatımı ve muhteşem oyunculuklarıyla yılın en başarılı filmlerinden biri olmayı hak ediyor. Linklater'ın şu ana kadar aldığı en yüksek sinema notunun bu filme gittiğini ve Oscar'ın en güçlü adaylarından biri olduğu nu da söylemeden edemeyeceğim.



LEVIATHAN (Andrei Zvyagintsev)


Yaşayan en genç ve aykırı yönetmenlerden Andre Zvyagintsev, politik dinamikler üzerine oturttuğu güçlü sinema diliyle muhteşem bir menü ortaya çıkarttığı Leviathan, dünya prömiyerini yaptığı Cannes Film Festivalinden beri hala konuşuluyor. Hatta o zamandan beri dolaştığı hemen her festivalde ödüllendirilip, adından söz ettiriyor. Bu yılın en dikkat çekici politik yapıtlarından. Zvyagintsev'in önceki çalışmalarından hatırlayanlar onun burada farklı bir yönünü keşfedecekler.Venedik Film festivalindeki Dönüş filmiyle akıllara kazınan o yalın baba oğul hikayesini çok derin noktalara sapladığı hikayesinden sonra, bu kez Leviathan ile sistematik çürüme sancılarını aynı dil ancak farklı bir sone ile vurgulamış.








MOMMY (Xavier Dolan)

Bildiğiniz gibi Cannes Film Festivalinde ilk prömiyerini yaptıktan sonra bütün izleyiciler ve eleştirmenler tarafından ayakta alkışlanan Kanada'lı yönetmenin son harikası. Çok genç yaşına rağmen sinemasal metinler üzerine anlatımı çok yükseklerde yapan Dolan, son filminde diğer filmlerine göre çıtayı epey yükselttiğini gösteriyor. We need to talk about Kevin'dan beri şiddete meyilli bir oğulun kişisel ve psikolojik sancılarına cevap veren ve aynı zamanda veremeyen bir annenin nominal girdabı ile çocuğun segmentleri arasında muhteşem bir bağ kurulan Mommy de yılın mutlaka kaçırılmaması gereken yapıtlarından biri.











A PIGEON SAT ON A BRANCH REFLECTING ON EXISTENCE (Roy Andersson)


Geçtiğimiz Venedik Film Festivalinden altın aslanı kapıp evine götüren dev yönetmen Roy Andersson, Ingmar Bergman'ın da yaşayan tek varisinin bu yıl kotardığı yaşayanlar üçlemesinin son halkası olan A pigeon sat on a branch reflecting on existence yılın en iyi yapıtlarından. Kara komedi janrını insan ilişkilerindeki ayrıksılıklar ve yalnızlıklarla farklı bir anlatım bütünlüğü yaratan ve yılın en farklı filmlerinden biri ünvanını alan film 2014'ün seyredilmesi gereken nadir örneklerinden.




UNDER THE SKIN (Jonathan Glazer)


Scarlett Johansson'u hiç böyle görmediniz!! Bence yılın ve benim bir numaralı filmim. Hem bilim kurgusal öğeleri sığ ama yerli yerinde veren hem de tematik açıdan inanılmaz anlam karmaşasının içinde derin bir nüansı olan, matematiksel hiçbir teoreme cevap vermeyen ama gerçeklik noktası büsbütün şiirsel olan korkunç bir güzellik Under the Skin!! Jonathan Glazer'in bu 3. ama en iyi yapıtı yılın mutlaka seyredilmesi ve hatta üzerinde çokça konuşulması gerektiren bir yapıtı diyebilirim. Zira film ile ilgili yorumlarımı en kısa zamanda a cup of cinema da yer vereceğim ancak bu yılın pek çok sinema yapıtlarında yılın en iyi 10 filminden biri olduğu söylenen ve bence hakkınca verilmiş bu kararın ve Johansson'un en kişisel ve varoluşsal filmini izlemek için bile buna değer.







NYMPHOMANIAC (Lars Von Trier)


Aykırı yönetmen Lars Von Trier'in yine çok konuşulan ama bize de geç gelen yapıtı Nymphomaniac, bu yıl özellikle Von Trier hayranlarını ve onun sınırlarını daha fazla bilmek isteyenleri kesinlikle faka bastırmayacak değişik bir konuya çukur açmış. Antichrist filminden beri yanından ayırmadığı ve bil mukabele her filminde ayrı bir şekilde söz ettiği Charlotte Gainsbourg'un o sade ama sert oyunculuğu filme ayrı bir tat kaçmış. Cannes'da istenmeyen adam ünvanı aldıktan sonra pek Cannes tarafına giremeyen Trier, şansını Berlin'de kullandı ve oradan adını tekrar hatırlatmayı başardı. Filme koyduğu terapi ve efsaneler ile cinselliği ve buna bağlı hastalıklı düşünceleri en iyi anlattığı insanı, yine aynanın ters tarafından iğneyi parmak uçlarından burna kadar batırdığı o eleştirel sivri anlatımı ile Trier çok konuşulan bir filme daha imza attı.






IDA (Pawel Pawlikowski)



Yılın ve Avrupanın en iyi yapıtlarından biri de Ida. Yalın bir dille hiçbir iritasyona girmeden ve duyguları zorlamadan yaşanmışlıkları ve tercihleri soğuk ve alımlı bir dille dine tutunan küçük bir yeni yetme kız üzerinden anlatan Ida, bu yılın takdir-e şayan filmlerinden.Oscar da da adı geçen Ida, hafiften dokunduğu yahudi soykırımının etkilerini bu kez standart bir hayatın standart insanları üzerinden acısız ve ağrısız geçitleriyle anlatıyor.Avrupa film ödüllerinde de en güçlü adaylardan olan film bu senenin kaçırılmaması gereken yapıtlarından biri.











THE WIND RISES(Hayao Miyazaki)




Animasyonun babası Hayao Miyazaki'nin son yapıtı The Wind Rises, 2. Dünya Savaşında Japon savaş uçaklarının yapımında adı geçen Jiro Horikoshi'nin gerçek hayatından yola çıktığı evrensel sineması bu yılın en iyi animasyonu ve Oscarlarda adı geçen en sağlam yapıt. Ruhların Kaçışından beri yaptığı en kişisel filmi olarak görülen yapıt bu yılın es geçilmemesi gereken filmlerinden. Üstelik Hayao Miyazaki'nin sinemayı bıraktığı bu son filmi söylentilerini de düşünürsek ustayı son kez de olsa hatırlayacağımız müthiş bir yapım.









KIŞ UYKUSU(Nuri Bilge Ceylan)




Türk Sinemasının 100.yılını kutladığımız bu senenin bize kazandırdığı en büyük ödül hiç kuşkusuz Cannes Film Festivalinden gelen Altın Palmiye olmuştu. Usta yönetmen Ceylan'ın bu başarısı, Türk Sinemasının ne kadar zengin bir menüye sahip olduğunun da bir kanıtı oluvermişti. Yine insanın yaralarını ve bunları sarması için ona verdiği zamanı ve tahammülü sınayan Kış Uykusu, belki de bu yılın değil son 10 yılın en iyi kotarılmış Türk filmi. Evrensel bütünlüğü sarsılmaz bir yerde olan anlatım dolayısıyla inanılmaz bir övgüyü hak eden yapıt yine bu yılın izlenmesi gereken yapıtlarından biri olmayı hak ediyor.








OUR SUNHI (Hong Sang Soo)





Hong Sang Soo'nun o şiirsel diliyle anlattığı uzak doğudan gelen harika bir varoluşsal ziyafet. Genç bir kızın eski okulunda karşılaştığı eski halleri,eski öğretmeni ve eski erkek arkadaşıyla eskiyen hayatını ve tozlu anıları tekrar içine çekmeye çalışan bir kızın durgun haykırışları. Bu yılın farklı tatlarından ve bence kaçırılmaması gereken bir başka yapıt.












MAPS TO THE STARS (David Cronenberg)


David Cronenberg'in tıpkı David Lynch gibi Hollywood'un dıştan güzel ama içten sarsıcı hikayelerini sunduğu üst sınıfın acılarını trajik komik şekilde verdiği filmi de ustanın bu yılın en iyi yapıtları arasında anılıyor.Kanadalı yönetmenin Cosmopolis'ten beri devam ettirdiği bu tema bu yıl da aynı merkezde ancak devinimi ve psikolojisiyle ayrı bir yere oturuyor. Özellikle Julianne Moore'un oyunculuğunun zirve yaptığı yapıtta, alışılageldik Cronenberg dinamiklerini de göreceğimiz gibi Cannes festivalinde de yaptığı ilk prömiyerinin ardından bu yılın en güzel oyunculuklarını göreceğimiz bir yapıt olarak adından çok söz ettirdi. Bu yılın en iyi filmleri arasında yer alan Maps To The Stars izlenmeyi hak ediyor.








GOODBYE TO LANGUAGE (Jean Luc Godard)



Dünya Prömiyerini yine Cannes'da yapan filmler arasında yer alan Goodbye to language Jean Luc Godard'dan gelen sert metaforların rüzgarında diyalogsuz sadece görüntü ve hareketlerle verilen duygulardan ibaret farklı bir yapım. Yer yer pek çok eleştirmeni ikiye bölen yılın en iyi yapıtlarından biri.














SİVAS (Kaan Müjdeci)



Kaan Müjdeci'den gelen yılın sürpriz en iyi ilk filmlerinden biri. Katıldığı Venedik Film Festivalinde dünya prömiyerini yapan film, küçük oyuncusu dahil jüri özel ödüllerini toparlayıp Türk Sinemasına bu yıl özel bir anlam katan Sivas, küçük bir Anadolu köyünde ataerkil toplum yapısının sıkışmış insanına kamerasını çeviren Müjdeci, yetişmekte olan küçük bir çocuğun gözünden erkek olmanın ve tutunabilmenin hikayesini oldukça derine inmeden ama yine sert ve erkek edasıyla çizen yılın unutulmaz yerli yapıtları arasına girdi. Bu yılın kesinlikle en iyi ilk 5 yerli yapıtı arasında sayabileceğimiz Sivas, yıllar önce Bal filmiyle Berlin de altın ayıyı ülkemize getiren Semih Kaplanoğlu'nun şiirsel temalarını oyunculuğuyla güçlendiren küçük oyuncusu Bora Altaş gibi ne mutlu bu sene de Doğan İzci'yi aynı kulvarda Türk sinemasına tanıttı.






ANNEMİN ŞARKISI (Erol Mintaş)





Bu yılın Saraybosna Film Festivalinde en iyi film ödülüyle ülkemize dönen Erol Mintaş'ın ilk filmi Annem'in Şarkısı, bu yılın bir diğer izlenmeyi hak eden yerli yapımlarından. Temelde annesiyle beraber İstanbul'a göçen yerleşik düzeni terk eden bir bireyin şehir hayatında tutunma hikayesine yer veren film özellikle amatör oyuncuların sırtında götürdüğü muhteşem bir yapıt.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder