18 Kasım 2014 Salı

ŞİMDİKİ ZAMAN - BELMİN SÖYLEMEZ


Adı Mina. O kadar katmanlı bir manaya sahip ki her ismi sorulduğunda hem merak hem de hayranlıkla karşılanan bir isim.'Billur,şeffaf,şarap şişesi,iskele,gökyüzü gibi anlamlara gelen Mina, karakter olarak da kırılgan ama sağduyulu bir anlama geliyor. Tıpkı 'Şimdiki Zaman' da yer alan kırılgan,bir yaprak gibi narin ve ketum Mina gibi.

     Belmin Söylemez'in ilk uzun metraj çalışmasında ortaya döktüğü, insan katmanının zaman üzerinden değerlendirilmesi masalı maalesef şehir girdabının içinde bulanık bir renge bürünüp değişime uğruyor.

     Mina, geçmişini tamamen geçmişte bırakıp gelecek hayalleri kuran ve bunun için para biriktiren sessiz ve içe dönük bir kadın. Sıradan görünümlü ve herhangi bir yerde rahatlıkla karşılaşabileceğimiz türden bir kadın. Çok konuşmayan ve gerekmedikçe cevap da vermeyen anahtarı yitik bir karakter Mina. Hayatında iyi anlamda tek iz bırakabilmiş ve birkaç fotoğrafını sakladığı halasının yaşadığını düşündüğü Amerika'ya gitmek için kazandığı liraları döviz bürosunda dolara çeviren ve her geçen gün umudunu dudaklarının arasına sıkıştıran bir Mina.

      Zaman onun için distopik bir kavram gibi sanki. Zira işe ihtiyacı olduğu için sokak sokak gezip iş ilanlarına bakan ve izbe bir yerde kahve falcısı arayan bir kafeteryadakendisini bulduğu Mina, oranın zorunlu işletmecisi Tayfun ile tanışır. Tayfun serseri görünümlü ve nerde akşam orda sabah birisidir. İlk intiba da zaten kafeteryada bir kenarda unutulmuş bira şişeleri olunca Mina'nın gözüne takılır. Orda çalışmaya başlamasını direk etkileyen başka bir faktör de çoktandır orda falcı olarak çalışan Fazi dir. Fazi hemen Mina'nın falcılıktan anlamadığını baştan farketse de sonraları müşterileri inanılmaz çeken bir aurası olduğunu görünce şaşırır. Mina gitgide orada en fazla müşteriyi çeken personel haline gelir.
Kadınlar falda genelde olmayan şeyleri değilde aslında olan şeyleri duymaya bayılırlar. Bu düzlemde Mina onlara sunulmuş biçilmez bir kaftandır çünkü her fal bakarken onlara kendi hayatından kesitler, sıkışmışlıklar,oturmamışlıklar ve geçmişinden içinde kalan karanlık noktaları anlatır. Zaten her kadının hemen hemen aynı sorunu yokmu dur? Aşk,para,sağlık...Fal bakmak özünde geleceği okumak değil aksine mevcut zamanda yani şimdiki zamanda yaşayan insanların ızdıraplarını ve çektiği acıları yüzüne vurmaktır bir nebze ki Mina da aynı şeyi yapıyor. İnsanlara şimdiki zamandan acılı hayaller satıyor ve kazandığı parayla kendi geleceğini şekillendiriyor.

Tayfun'un ona olan yakınlaşmasına ve Fazi'nin bu boyutta ona karşı cephe almasına asla izin vermiyor. Bu zaman, onun için para kazanıp sadece uzaklaşmak fikrinden başka birşey değil. Soyutladığı ruhunu kapattığı o tek göz evde ara sıra güvensiz hissetse de perdelerin arkasında tıpkı bir Kafka karakteri gibi bir böcek misali yaşayarak absorbe olmuş hayatın renksizliğine resmen itibar ediyor ve o çukurda yaşayıp acı çekenlere de hizmette kusur etmiyor.

Final sekansının sığ depresif yalpalanışı o kadar minimal anlatmış ki bulaşık suyu içinde yüzen belli belirsiz kahve fincanları kimbilir hangi hayatları okumuş ve artık temizlenmeye yüz tutmuş sorusunu akla getirmiyor değil. Umutların bile bu fincanlar içinde kaybolup gittiği ve belirsiz bir gelecek hayali içinde yaşayan insanların aslında ne kadar böcek gibi ve ne vakit bir ayakkabının altında ezilecek günü bekleyeceği hüsran verici ölüm sanrıları altında delirecekleri gerçeğini ortaya çıkarıyor.

Sanem Öge'nin muhteşem duru oyunculuğu o kadar gerçekçi olmuş ki zaten birçok festivalden eli boş dönmemiş.
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder