İşaretler ve mucizeler. Tanrı yeryüzüne bazen öyle vücutlar göndermiştir ki bunlar yeryüzünde çeken bedenlere ışık olsun diye seslenir filmin başında. Bazen bir meleğe ihtiyaç duyar insanoğlu, sıkışır kalır acıların arasında. O an Hızır gibi yetişir melek bir insan formunda.. Reha Erdem bu enteresan yapıtında dünyada yasanan binlerce yozlaşmış ilişkinin içerisinde emekleyip duran zavallı insanların, gittikçe tanrıdan uzaklaşarak sevgi fakiri olmalarını hicivli ve şiirsel kah Tarkovski'nin betimsel doğayı örnek alarak anlatması gibi kah da Çehovyen sürüşlerle anlatıyor.
Kuralları kendi koyarken insanların değişim süreçlerini de bizzat gösteren, adeta tanrının da oynadığı fantastik bir yapıta dönüşüyor. Erdem'in Kosmos filminde de değindiği bu konu, bizim dünyada deli diye adlandırdığımız halbuki tanrının sevgisiyle kendini içsel huzura getirebilen ve korkularından ayrılmış bu varlıkları insanların kendi nedensel çözümlemelerine denge olsun diye gönderdiğini belirtiyor.
Olası deprem afeti ve bizim tam anlayamadığımız bir hastalıktan telef olan atların her yerde sere serpe yatan can çekişmeleri ve cesetleri, insanoğlunun cehenneme çevirdiği dünya ütopiğini en acımasız veren kaynaklar olarak filmin dizelerine yerleştirilmiş. Kul hatasını anlamayınca melek yetişirmiş anlayışı filmdeki yoldan çıkmış, yoz bedenleri kırbaçlıyor. Öyle ki atı kırbaçlayan, kadını döven, insani öldüren eller artık hastalıklı, can çekişen ve ölüme bir adim yaklaşan eller haline geliyor. Sevgi ve iyilik Tarkovski'nin Ayna filmindeki gibi kötülükle dolmuş kalpleri kendilerine göstererek varoluşlarının nedenselliğine inmelerini sağlıyor bu da yaratılış felsefesini darağacına kaldırıp anadan dogma zavallı bir bedenin çocukluktan itibaren kırıldığı masumiyetini yerden tek tek toplatıp yeniden doğan küçük ve masum bir çocuğa dönüştürüyor. Cehennemin öteki tarafa özgü bir kabus değil dünyaya özgü bir olgu olduğunu verirken, günah ve arınma mekanizmasının da burada olup bittiğini hatta bitmesi gerektiğini bağırıyor. İşte kadınlar bu şarkıyı söylüyor her an insana, insanin korkularına, insanin yakıp yıktığı, yok ettiği her şeye. Bu şarkıdan ziyade derin ve alengirli bir ağıt. Kuzularına kavalıyla müzik çalan bir çobanın naif edasıyla ertesi gün onlardan birini kurban etmesi kadar acımasız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder