
'Kendi kendini kontrol edemeyen demokrasiyi sağlam temeller üzerine oturtmak kaybolan devlet otoritesini yeniden tesis etmek için yönetime el koymak zorunda kalmıştır' açıklamasıyla sesi fondan duyulan Kenan Evren'in askeri darbe hareketini halka seslenişi ile fade in yapan sahne Mustafa çığlıklarıyla debelenen çaresiz bir annenin feryadı sonucu tamamen yerle bir olur. O andan itibaren sonsuz bir bekleyiş başlar.
Yönetmenin sosyal gerçeklik kombinasyonu içinde 1980 darbesinin insanlar üzerindeki etkisini, küçük bir köyün tek göz odasında yaşayan bir ailenin üzerinden değerlendiriyor. Bu darbenin dağıttığı ve yok ettiği canları, kıyamete dönen sessiz barınakları, kendine has diliyle yorumlayan Çokbilir, metaforik yansımalarını acının en tiz hissedilebilen yerlerine
eklemiş.Genelde rastladığım yakın plan close up çekimler ile karakterlerin psikolojisine daha etki çekmeyi başaran Çokbilir, Hatice ananın evinde kızlarla yemek yediği sahnede kullanılan doğalın mekanın sahnenin ruhunu tamamlayan bir hava yaratmadaki ayrı ustalığından bahsetmemek olmazdı. Odanın o ruhu çekilmiş ama bir o kadar da anılara teslim olmuş bitkinliği, içindeki kaşık sesleri ve dalgın bakışların ara sıra rotasını şaşırıp geçmişe gittiği tenha bir yalnızlıkla sarmaş dolaş Hatice ananın üzerine çöreklenmişti adeta.
Nar Zamanı, Nanni Moretti'nin altın palmiyeli La Stanza Del Figlio'su gibi bir anda yitirdikleri çocuklarının sessiz hatıralarıyla hayatlarına devam eden insanların, hala oğullarının varlığını derin metaforlarla anlattıkları sarmal bir aile dramı kadar sür reel ve John Cameron Mitchell'ın Rabbit Hole filminde oğlunu kaza sırasında kaybeden bir annenin sessiz itirafları kadar yalın ve gerçekçi bir dile sahip.
Cevahir Çokbilir ile sinema ve Nar zamanı üzerine yaptığımız röportajda bakın neler konuştuk,
Sinemaya adım attığınız zamandan başlayalım. Mesela ne zaman ilk film çekmeye karar verdiniz? Ve bunu yaparken sizi derinden etkileyen veya motive eden ne oldu?
Ortaokul ve lise yıllarında çok film seyrettim, ama aklımda film yapmak
yoktu. Güzel Sanatlar Lisesi müzik bölümü sınavına hazırlandım, sınavda
heyecanlandığım için kazanamadım ve sonra düz liseye devam ettim. Üniversitede
konservatuvar okumak istiyordum, fakat iş bulamam diye parasal anlamda garantisi
olan mesleklere yönelmek gerekiyordu. Üniversite sınavına girdim ve puanım
açıklandıktan sonra ilk üç tercihimi öğretmenlik olarak yaptım. Sonraki
tercihlerimin hepsi Sinema ve Tv oldu. Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi
Radyo, Tv ve Sinema bölümünü kazandım ve okul boyunca film sayılmayacak bazı
denemeler (Anlamsız Kaos-2008, Anlamlı Kaos-2008, Çalış Babam Çalış-2009,
Tını-2009) dışında film çekmedim. Kara Güneş’in İşte Biz isimli güzel bir
şarkısı var, ona klip çekiyorduk ve başroldeki oyuncu arkadaşım Çiğdem bana
dedesinden bahsetti ve ilk filmim Maşuk’u çektik 2012’de. İlk filmimi yaparken
beni etkileyen ve motive eden şey konusu itibariyle içinden geldiğim kültürün
aynısı olmasıydı. Çorum’da Aşık Hasan Dede’min söylediği türküler bize yol
gösterdi. Maşuk’ta kaybolmaya yüz tutmuş türküleri, bu vesileyle Aşık Hasan
Dede’mi ve kentleşmeyle birlikte erimeye başlayan bir kültürü kaydettik.
Toplamda kısa, 18 dakikalık bir belgesel film oldu Maşuk.
Nar Zamanı projesinin ortaya çıkışı nasıl oldu?
12 Eylül Darbesi yüzbinlerce insanın yaşamını etkiledi ve insanların
üzerindeki etkisi hâlâ devam ediyor. Üniversitedeyken 12 Eylül üzerine belgesel
film yapmak istiyordum ama gerçekleştiremedim. 12 Eylül’de dayım cezaevindeyken
anneannem dayıma nar saklarmış. Annem anlattı bu hikayeyi ve annemden yazmasını
istedim. Sonra ben senaryolaştırdım ve Nar Zamanı ortaya çıktı.
Nar Zamanı, metaforik anlatım yapısının sıkça
görüldüğü bir filmdir. Acaba bu, sizin sinema anlayışınızdaki anlatım çizgisini
belirleyecek bir kıstas olabilir mi?
Olabilir, olmayadabilir. Bence her hikayenin, her senaryonun ve her
içeriğin kendine uygun/özgün bir biçemi, anlatım dili olmalı. Nar Zamanı’nın
daha basit bir anlatımı olacaktı fakat çekim sürecinde yaşadığım aksaklıklar
nedeniyle bazı planları istediğim gibi çekemedim ve kurguya oturduğumuzda
filmin anlatım yapısı da biraz değişmiş oldu. Başka bir hikayede başka bir
anlatımı benimseyebilirim.
Nar Zamanı’nda oynayan oyuncular mekânın içinde
bulunan doğal oyunculardan mı yoksa tiyatro sinema ile alakalı olan
oyunculardan mı oluşuyor?
Daha önce bir tiyatro ya da film projesinde yer almış profesyonel bir
oyuncu yok filmde. Hepsinin ilk film deneyimiydi.
Nar Zamanı gibi minimal yapıya sahip bir yeni
dalga filmi, sabit kamera hareketlerinin yanında Jimmy jib kullanılmış
sahneleri de içinde barındırıyor. Özellikle bu sahnelerin Jimmy jib
kullanılmasının nedeni nedir?
2 planda jimmy jib kullandık. Birincisi, Hatice(filmdeki anne
karakteri)’nin çürümüş narları dereye attığı sahne, ikincisi ise çocukların
dere kenarında nar yedikleri sahne. İki planda da mekanı daha iyi tanımak için
kullandık. Planların başlayış ve bitiş hareketlerini istediğim gibi çekseydik
filmin yapısına daha uygun planlar olabilirdi fakat tercih ettiğimiz kamera ve
jimmy jib teknik olarak yeterli olmadı.
Nar Zamanı teknik açıdan ilk defa hangi
yöntemleri kullanmanıza sebep oldu ve bu teknikleri özellikle kullanmanızın
nedeni neydi?
İlk kurmaca filmim olduğu için senaryo yazım sürecinden çekim sürecine,
kurgu sürecine kadar yani başından sonuna yaşadığım her şey benim için ilkti.
Final sahnesindeki narların yere savrulmasındaki derin anlatım yaşlı kadının çaresizliğini bir nevi dışa vururken ayrıca hangi alt kimliğe sahipti?
Çaresizlikten ziyade ucu açık ve çok yönlü düşünülebilecek bir final
bence. Final sahnesinde narların yerde yuvarlanması, her birinin başka yöne
gitmesi, filmde ana rolündeki Hatice karakterinin çaresizliğinden çok 12
Eylül’ün bir sonucu olarak savrulan hayatlara bir gönderme olarak okunabilir.
Hatice’nin narları yere saçması ve narların yerde yuvarlanması ise sonrasında
Hatice’nin oğluna nar saklamayacağı anlamına gelmez.
Nar Zamanının festival yolculukları hakkında konuşalım biraz. Şimdiye kadar nerelere kadar uzandı ve hangi ödülleri kucakladı?
Nar Zamanı şimdiye kadar 4 ödül aldı. Malatya’da düzenlenen İnönü
Üniversitesi Film Festivali’nden en iyi kurmaca, Ankara Film Festivali ve
Konya’da düzenlenen Kısa-Ca Film Festivali’nden ikincilik, İstanbul’da Baygem
Film Festivali’nden mansiyon ödülü aldı. Altın Portakal, Altın Koza gibi yurt
içindeki festivallerde yarışma filmi olarak yer aldı. Şimdilerde ise İstanbul
Uluslararası Kısa Film Festivali’nde ve
Uluslararası Boğaziçi Film Festivali’nde gösteriliyor ve yarışıyor.
Filmi festivallere yollamak da ayrı bir bütçe gerektirdiğinden yurt dışındaki
birçok festivale başvuramadık ama umarım yakında yurt dışına da yollayacağız
Nar Zamanı’nı.
Cevahir Çokbilir sinemasının dili nedir? Hangi akımın mensubudur?
Bağlı
bulunduğum bir akım yok ama yapacağım filmlerde gerçekçi olmaya, hikayenin
yapısına uygun bir biçim oluşturmaya dikkat edeceğim ve anlaşılır filmler
yapmaya özen göstereceğim.
Sinemada örnek aldığınız birileri var mı? Sizi
sinema hayatınızda belki de bu yola çıkmanızda etkileyen önemli eserler var mı
varsa hangileridir?
Herkesin bildiği isimler aslında. Yılmaz Güney, Tarkovski, Kiarostami
filmlerini seviyorum. Yakın dönemden Nuri Bilge Ceylan, Yüksel Aksu, Özcan
Alper, Derviş Zaim, Reha Erdem, Yeşim Ustaoğlu gibi usta yönetmenleri takip
etmeye çalışıyorum.
Varsa bir sonraki proje ya da projelerinizle ilgili neler
söyleyeceksiniz?
Sadece
kendi adıma değil kısa film ve belgesel film yapan birçok arkadaşımın yeni
projeler üretebilmesi, üretilen filmlerin sayısının ve niteliğinin artması için
daha çok teşvik edilmesi, parasal olarak desteklenmesi gerekiyor. Yüz binlerce,
milyonlarca lira bütçe ayrılan gayet iyi festivallerimiz var fakat kısa
filmlere gösterim ücreti vermeleri, verilen ödül miktarlarının da mutlaka
artırılması gerekiyor. Sinema Genel Müdürlüğü çok önemli miktarlarda destekler
veriyor fakat bu destekler kısa filmlerin ancak çekimlerinin tamamlanabilmesi
için yeterli oluyor. Yeni filmlerin üretilebilmesi için yapılan filmleri satın
alacak televizyon kanallarının ve gösterim salonlarının olması gerekiyor.
Ben de Cevahir Çokbilir'e değerli zamanını verip katıldığı bu söyleşi için teşekkür eder başarılar dilerim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder