
Baba öldükten sonra ailenin yükü omuzlarına binen, iş ile ev arasında mekik dokur gibi hayatı işleyen Feride (Ahu Türkpençe), işyerinde birkaç kez görülen arkadaşına karşı içten içe birşeyler hissetse de kaderin cilvesidir ki annesin vesilesiyle eve gelip giden ve evin eksiğini gediğini halletmeye çalışan Gülağa'nın söz arasında yaptığı evlilik teklifine umarsızca evet cevabı verebilen bir bireyi canlandırıyor. Öyle ki yıkılmış ailevi değerlerden geriye hiçbirşey kalmayan soğuk bir evde hala zavallı ve biteviye evin ruhunu çeken annenin yanında yaşayıp kendine bile gösteremediği zahmeti ve hürmeti gösterme asilliğinde bulunan bir birey Feride.
Nurcan, kocası öldükten sonra evin idaresini üstüne alan ancak teknik olarak bu idareyi düşüncesizce Feride'nin omuzlarına bırakan, hayatı evhamlı ev kadını ve standart televizyon dizilerine adayan asosyal bir anne psikolojisine bürünen,tek dünyası alt kattaki boş ev ile üst kattaki kullandığı salondan ibaret olan yapayalnız bir anne.
Nurcan'ın Feride üzerinde olan etkisi özellikle o kadar yoğun ki akıllara annenin Feride'yi kaybetme korkusu ile onda gördüğü kendi yansımasının verdiği endişe arasında git geller yaşamasından kaynaklıyor olduğunu getiriyor. Keza aidiyet sorunu yaşadığı evde sahiplenme mücadelesi vermekten bıkan ama bunu ısrarla sürdüren ayrı bir saplantının ortasında da yer alıyor Nurcan.
Ailenin tek erkek evladı ve hepsinin dayanmak istediği tek güç olan İlker ise babasının yokluğuna saklandığı köşelerden ara sıra çıkıp görünen ve kaybolan, kendini dışavurduğu madde bağımlılığı ve en yakın arkadaşı Halil'in evinde onun annesine mutfakta tecavüz etmesi İlker'in içindeki o hırçınlığı ve birikmiş öfkeyi en sert biçimde açığa çıkarıyor. Tabi Halil'in annesinin İlker'in ara sıra Halil yokken eve gelip onunla ilişki yaşamasına izin vermesi de bir başka yalnız bir kadının kendi kabuğunda işlediği günahı kendinden yaşça küçük bir çocuğa primlendirmesine de izin veriyor.
Küçük kız çocuğu Özge ise evin en sessiz ve derinden ilerleyen bireyi olarak olayları sanki dışardan inceliyormuş gibi aslında içerden net şekilde kaydeden ve ihtiyacı olan anne faktörünü sevmeye çalışan ama her defasında ona olan nefretini annesinin eski fotoğraflarını alıp gözlerini makasla çıkartmasıyla gösteren bir oyuncak bebek adeta.
Köksüz, adından da anlaşılacağı üzere bir yere ait olmayan karakterler üzerinde dolanan , toplumdaki bireysel yalnızlaşma ve yozlaşmanın güzel örneklerinden biri. Final sahnesinin yarattığı ters köşe o kadar samimi ilerliyor ki Feride'yi elleri kınalı ağlarken oynadığı sahnede,bir Türk geleneği misali hem ağlarım hem giderim derken gittiği ölüm, oynadığı her anın intiharını metaforikleştirse de en gerçekçi karşılığını onu böyle görmeye dayanamayan annenin kalkıp bir hışım eve gidip bir sürü hapı içtikten sonra gelip kızını, konuşamadıklarıyla uğurladığı bir başka ölüm seremonisi ile kapanıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder