Sam Peckinpah’ın 1971 yapımı şiddetin nevrotik yansımalarını bütün
çıplaklığıyla beyaz ekrana taşıyan filmi ‘Straw Dogs’, o yıllardan 2000’li
yıllara kadar gösterimi yasaklanmış ve birçok kitle tarafından farklı şekilde
yorumlanmış bir filmdir.
İlk etapta karakter analizi yaparsak 37 yaşlarında çiçeği burnunda bir
Dustin Hoffman, kültürlü, kibar ve pesimist bir matematik profesörü olan David
Sumner karakterine hayat veriyor. Eşi Amy ise onun tam tersi dışa dönük,
kendine güvenen ve optimist bir karakter olarak öne çıkıyor. Karakterler arası
doksan derece farklılık yönetmenin özel bir tercihi olsa gerek zira kendi
içlerinde var olmayan taraflarının yansımalarını seviyorlar. David, Amerika’nın
keşmekeş hayatından sıkılıp İngiltere’nin küçük bir kasabasına kaçan yorgun ve
huzur arayan bir bireyken beraberinde gelen Amy ise kasabanın dar alanında
sıkışıp kalmış aktif bir kadındır.
Peckinpah, Hoffman da erkeklik olgusunu tartışırken Amy de ise kadınlığın
uçlarını ve psikolojisini tartıyor. Basit bir aile, küçük bir kasaba, sıradan
insanlar. Bu bireylerin içine şiddet aşılandığında bireyler bundan nasıl
etkilenir ve müspet sonuçları ne olur? Peckinpah’ın özellikle cevap aradığı nokta budur. Şiddet bizim
bildiğimiz tabiriyle değil tam tersi bu filmde olmayacak köşelere
yerleştirilmiş birer mayın gibi. Kötü adamlar belli. Onların kovaladığı ve
şiddete ittiği insanlar sonuna kadar mücadele ediyor ancak bir yerden sonra
dönüşmeye başlıyor. Dönüşen birey kötü birey tarafından algılanıyor. Ve birden
adeta köpek dövüşüne benzeyen bir ortam oluşuveriyor.
Amy’nin alımlı duruşu ve baştan çıkarıcı vücuduna yeterince karşı koyamayan
işçilerin bir gün beraber ava gittikleri David’i av esnasında meşgul eden iki
işçi diğer ikisinin bir ara eve gidip Amy ile beraber olmasına salık verirler.
İki işçinin kollarında tecavüze uğrayan Amy, bir yandan içine düştüğü şoku dışa
vururken diğer yandan işçilerden birinin kollarında gerçekten zevk alan bir
kadın izlenimi vermesi de ters köşedir. Kendi kocasında görmediği gerçek erkek
kavramının içinde sakladığı yansıması bir anda ortaya çıkar ve sanki isteyerek
beraber oluyormuş gibi hissettirir. Oysa ki bu tecavüzden hiçbir zaman haberi
olmayacak olan David, bu sessizlikle yaşayacak olup kendi kavramlarını hem
erkek hem eş hem de kültürlü bir profesör olarak tekrar gözden geçirecektir.
Peckinpah, filminde şiddete karşı durduğunu şiddetle gösterse de aynı
şekilde şiddetin de hayatımızda var olduğunu ve gerekli zamanlarda kulanılması
için hazır ve nazır beklediğini sembolize etmektedir. Sakin bir bireyin bile
içini kazıdığımızda mutlaka şiddetin ayak izlerini görebileceğimiz bir
perspektif yaratan yönetmen, naif David karakteri üzerinden anlatmak istediği
nokta da budur. İnsanın bastırılmış id sanrılarını tetikleyen bir neden, o
insanı küçük masum bir çocuk olsa da
büyük bir canavara dönüştürmesi için hiçbir engel yoktur. Sıkıştırılmış
kişilikler bir yerde dışavuran şiddet unsuru hale gelirler. Ve şiddet öyle bir
kanserdir ki tetikleyici bulduğunda dışarı çıkmaya çalışan şımarık bir çocuk
gibidir ve birey onu bu saatten sonra asla durduramaz.
David’in Amerika gibi yaşanması zor ve insanların küstah olduğu iddia
edilen bir yerden gelmesi o küçük İngiliz kasabasında adaletin bile
sağlanamadığı yerde algılanamaz. Şiddeti sadece reklam aralarında gördüğünü
söyleyen David’in kendi gözleriyle bu küçük İngiliz kasabasında görmesi de bir
hayli ironiktir.
Yönetmenin sorguladığı bir nokta da ahlak olgusudur. Kendi kız kardeşlerini
kaçırmasından sorumlu tuttukları özürlü
bir pedofil hastası Henry’nin peşini sürerken kendi oğullarının Amy’ye bizzat
kendi evinde tecavüz etmeleri de enteresan bir ters köşedir. Zira kendi
ahlaksızlıklarını ahlak yargılarıyla kapatmaya çalışan bir grup insanın
üzerinden basit bir geçişle sorgulanan ahlak mentalitesi Amerikadan gelme
kültürlü bir birey algısını ne kadar bozabilir veya bozamaz fonksiyonunu
derinleştirir.
Köpek nesnel olarak illüstre ettiği bireyi vahşi bir tarafa getirmiş ve
insani özelliklerin dışarda kaldığı hayvani içgüdülerin dışa çıktığı bir
dünya resmi çizilmiştir. Köpeklerde dişi
olan güçlü ve cinsel olarak aktif keza saldırgan olanı tercih eder. Erkek köpek
ise salgıladığı sıvılarla ve idrarıyla belirlediği bölgeyi mesken edinir ve
orayı ne pahasına olursa olsun korur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder