4 Nisan 2015 Cumartesi

STRAW DOGS

Sam Peckinpah’ın 1971 yapımı şiddetin nevrotik yansımalarını bütün çıplaklığıyla beyaz ekrana taşıyan filmi ‘Straw Dogs’, o yıllardan 2000’li yıllara kadar gösterimi yasaklanmış ve birçok kitle tarafından farklı şekilde yorumlanmış bir filmdir.

İlk etapta karakter analizi yaparsak 37 yaşlarında çiçeği burnunda bir Dustin Hoffman, kültürlü, kibar ve pesimist bir matematik profesörü olan David Sumner karakterine hayat veriyor. Eşi Amy ise onun tam tersi dışa dönük, kendine güvenen ve optimist bir karakter olarak öne çıkıyor. Karakterler arası doksan derece farklılık yönetmenin özel bir tercihi olsa gerek zira kendi içlerinde var olmayan taraflarının yansımalarını seviyorlar. David, Amerika’nın keşmekeş hayatından sıkılıp İngiltere’nin küçük bir kasabasına kaçan yorgun ve huzur arayan bir bireyken beraberinde gelen Amy ise kasabanın dar alanında sıkışıp kalmış aktif bir kadındır.

Peckinpah, Hoffman da erkeklik olgusunu tartışırken Amy de ise kadınlığın uçlarını ve psikolojisini tartıyor. Basit bir aile, küçük bir kasaba, sıradan insanlar. Bu bireylerin içine şiddet aşılandığında bireyler bundan nasıl etkilenir ve müspet sonuçları ne olur? Peckinpah’ın özellikle  cevap aradığı nokta budur. Şiddet bizim bildiğimiz tabiriyle değil tam tersi bu filmde olmayacak köşelere yerleştirilmiş birer mayın gibi. Kötü adamlar belli. Onların kovaladığı ve şiddete ittiği insanlar sonuna kadar mücadele ediyor ancak bir yerden sonra dönüşmeye başlıyor. Dönüşen birey kötü birey tarafından algılanıyor. Ve birden adeta köpek dövüşüne benzeyen bir ortam oluşuveriyor.

Amy’nin alımlı duruşu ve baştan çıkarıcı vücuduna yeterince karşı koyamayan işçilerin bir gün beraber ava gittikleri David’i av esnasında meşgul eden iki işçi diğer ikisinin bir ara eve gidip Amy ile beraber olmasına salık verirler. İki işçinin kollarında tecavüze uğrayan Amy, bir yandan içine düştüğü şoku dışa vururken diğer yandan işçilerden birinin kollarında gerçekten zevk alan bir kadın izlenimi vermesi de ters köşedir. Kendi kocasında görmediği gerçek erkek kavramının içinde sakladığı yansıması bir anda ortaya çıkar ve sanki isteyerek beraber oluyormuş gibi hissettirir. Oysa ki bu tecavüzden hiçbir zaman haberi olmayacak olan David, bu sessizlikle yaşayacak olup kendi kavramlarını hem erkek hem eş hem de kültürlü bir profesör olarak tekrar gözden geçirecektir.

Peckinpah, filminde şiddete karşı durduğunu şiddetle gösterse de aynı şekilde şiddetin de hayatımızda var olduğunu ve gerekli zamanlarda kulanılması için hazır ve nazır beklediğini sembolize etmektedir. Sakin bir bireyin bile içini kazıdığımızda mutlaka şiddetin ayak izlerini görebileceğimiz bir perspektif yaratan yönetmen, naif David karakteri üzerinden anlatmak istediği nokta da budur. İnsanın bastırılmış id sanrılarını tetikleyen bir neden, o insanı küçük masum bir  çocuk olsa da büyük bir canavara dönüştürmesi için hiçbir engel yoktur. Sıkıştırılmış kişilikler bir yerde dışavuran şiddet unsuru hale gelirler. Ve şiddet öyle bir kanserdir ki tetikleyici bulduğunda dışarı çıkmaya çalışan şımarık bir çocuk gibidir ve birey onu bu saatten sonra asla durduramaz.

David’in Amerika gibi yaşanması zor ve insanların küstah olduğu iddia edilen bir yerden gelmesi o küçük İngiliz kasabasında adaletin bile sağlanamadığı yerde algılanamaz. Şiddeti sadece reklam aralarında gördüğünü söyleyen David’in kendi gözleriyle bu küçük İngiliz kasabasında görmesi de bir hayli ironiktir.

Yönetmenin sorguladığı bir nokta da ahlak olgusudur. Kendi kız kardeşlerini kaçırmasından sorumlu tuttukları  özürlü bir pedofil hastası Henry’nin peşini sürerken kendi oğullarının Amy’ye bizzat kendi evinde tecavüz etmeleri de enteresan bir ters köşedir. Zira kendi ahlaksızlıklarını ahlak yargılarıyla kapatmaya çalışan bir grup insanın üzerinden basit bir geçişle sorgulanan ahlak mentalitesi Amerikadan gelme kültürlü bir birey algısını ne kadar bozabilir veya bozamaz fonksiyonunu derinleştirir.


Köpek nesnel olarak illüstre ettiği bireyi vahşi bir tarafa getirmiş ve insani özelliklerin dışarda kaldığı hayvani içgüdülerin dışa çıktığı bir dünya  resmi çizilmiştir. Köpeklerde dişi olan güçlü ve cinsel olarak aktif keza saldırgan olanı tercih eder. Erkek köpek ise salgıladığı sıvılarla ve idrarıyla belirlediği bölgeyi mesken edinir ve orayı ne pahasına olursa olsun korur. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder